Fransız Gastesi hangi fikrin ürünüdür ve ne yapar? Hakkımızda tüm bilmeniz gerekenleri bu yazıda kaleme aldık.
Paris… Işıkların, tutkulu aşkların, ayrılıkların, acının, varoluşsal sancıların; ruhunu Beyoğlu’nda, Galata’da, Pera’da bırakıp da bedeninin Quartier Latin’da adımlamasını arzu edenlerin şehri.
Yüzyıllar önce ayak bastık bu topraklara. Avrupa’ya açılan “modernist” kapısıydı düşüncelerimizin bu sansasyonel şehir. Sevdik, sevildik, nefret ettik ama bir şekilde yolumuz hep Paris’e çıktı. Üstelik alelacele bağlandık ona. Nazım’ın deyişiyle yanıp yıkılmasını beklemeden, “Henüz vakit varken” yaşamalıydık bu şehri. Yahya Kemal’e rastladık akabinde. Hürriyetin, şiirin, sanat arayışının peşindeydi. Yaklaştık yanına, kahvesini yudumladığı esnada Baudelaire’den ezberlediği mısraları tekrarlıyordu. İzdivacını sağlamıştı adeta içinde yaşadığı ve ait olduğu iki bambaşka kültürün. Nihayet Cemil Meriç özetledi bu topraklardaki mevcudiyetimizi: “Gurbet benim, gurbet benim için; gönlümle bu topraklara bağlı olsam da ruhumun vatanı Paris!”
Fransız Gastesi, işte bu sentezin ürünüydü. Kendi benliğimizden asla kopmadan; yaşadığımız toprakların sanatına, diline, tarihine, edebiyatına ve bir bütün olarak kültürüne ayna tutmak istedik. Napolyon’un ayak izlerini takip ettik, savaşlara çıktık; kendini Victor Hugo sanacak kadar deli olan Victor Hugo’nun kelimeleri ile dünyaları kurtardık; Robespierre’in ihtilalci ruhu ile isyan ettik; Marie Curie’nin bilim yoluna tuttuğu ışıkla aydınlandık; Simone Veil’in “büyük adamlar”ın arasında Panthéon’a defnedilmekle son bulan kıymetli mücadelesini kendimize rehber edindik; nihayet Louvre Müzesi’ni gezerken Rimbaud’nun satırlarındaki “mavi yaz akşamlarındaki özgürlüğü” düşledik ve haykırdık: GASTENİZ!
İlk günkü motivasyonumuzla, her gün daha da ilerleme kaydederek yürüdüğümüz bu yolda; asla taviz vermeyeceğimiz üç kriter belirledik: Kalite, özgünlük ve hakikat. Bunu yaparken de adanmışlığımızı ve kararlılığımızı ifade etmesi anlamında yüzyıllardır cumhuriyetin sembolü olan “Horoz” simgesini yolumuza ortak ettik. Biz hazırız. Ve gastenizi beğeninize sunmaya talibiz.
Peki ya varlığına minnettar olduğumuz sizler, Fransa’yı bizimle keşfetmeye var mısınız?