Canfranc, Fransa’yı Pyrénées tarafındaki İspanya kapısından -Güneybatı yönünden- terk etmek amacıyla bindiğiniz trenin Fransız topraklarındaki son durağıdır. Daha doğru bir şekilde ifade etmek gerekirse, son durağıydı.
Sıklıkla kullanılırken bir anda unutulmuş ‘mimari bir takı’ya benzetebileceğimiz bu gar, dünya üzerindeki terk edilmiş ancak hâlâ ayakta duran garların da en büyüğüdür. Yapı, mahkum olduğu kaderi itibariyle ise « Dağların Titanik’i » veya « Yükseklerin Hayalet Garı » şeklinde de anılmaktadır.
Canfranc garı, nam-ı diğer « Yükseklerin hayalet garı », bu ismi rakımından dolayı alır. Aktif olarak kullanımda olduğu tarihte Avrupa’nın en büyük ikinci tren garı statüsünde olan gar, Pyrénées dağlarının 1.200 metreye ulaştığı yükseklikteki bir konuma inşa edilmiştir.
Napolyon dönemi savaşlarının ardından Fransa ve İspanya’yı birbirine bağlayabilmek amacıyla garın yapımına 1853 yılında başlanmıştır. Böylelikle o dönemde iki ülke arasında fazlaca gerçekleşen göçlerdeki ulaşım ihtiyacına cevap verilebilecektir. İnşa edilmesi zorlu bir sürecin ardından gerçekleşir. Dağların delinmesi, doğal engellerin aşılması gerekmektedir. Onlarca tünel, köprü ve viyadük birbiri ardına sıralanır. Amaç, raylar üstündeki gürültülü ve kara dumanlı demir yığınlarının Fransa’dan ayrılarak İspanya topraklarındaki raylara bağlanabilmesini sağlamaktır. Canfranc ise, bunun için ideal ve en stratejik noktadır.
1870 ila 1914 yılları arasında gerçekleşen savaşlar yüzünden garın inşası sıklıkla kesintiye uğrar. İspanyollar, kraliyete açılan kapı olarak gördükleri bu devasa yapının kusursuz olmasını istemektedir. Nihayet ilk kazmanın vurulduğu andan tam 75 yıl sonra, 1928 yılında, dönemin İspanya Kralı 13. Alphonso tarafından gar resmen hizmete açılacaktır. Üstelik hayal edilenin ötesinde muhteşem bir yapı ortaya çıkmıştır. Birbiri ardına sıralı tam 75 kapıya sahip olan garın zemininden tavana olan yüksekliği ise 241 metreyi bulacaktır. Canfranc, tek kelime ile kusursuzdur. Kral 13. Alphonso açılış töreninde, artık iki ülke arasındaki ulaşım noktasında hiçbir doğal engelin kalmadığını ifade eden şu sözleri sarf edecektir: “Pyrénées dağları, artık ortadan kalkmıştır.”
Ancak işler beklendiği üzere yolunda gitmez.
Sık sık söylenir ya; “uzun süredir arzu ettiğin bir şeye en nihayetinde kavuştuğun zaman, hayal kırıklığına uğrarmışsın.”* İşte öyle:
Yapımına başlanması ile yapımının tamamlanması arasında geçen sürede karayolu ulaşımının gelişmesinin yanı sıra; gardaki sıkı kontroller, politik uyuşmazlıklar ve tren değişimlerinden kaynaklı aşırı bekleme süresi, yalnızca 187 km uzaklıktaki iki şehir olan Pau-Saragosse arasındaki raylı ulaşımın neredeyse 1 tam günde tamamlanmasına sebebiyet verecektir. Bu da insanların garı daha az tercih etmesi ile sonuçlanmış ve yolcu sayısı gittikçe azalmıştır. Üstelik olumsuzluklar yalnızca bu kadarla da sınırlı kalmayacak, 1931 yılında gar içerisinde çıkan bir yangından dolayı büyük maddi kayıp yaşanacaktır.
Garın tadilatının hemen ardından ise İspanyol iç savaşı baş gösterir. Bölge idaresini ele geçiren Franco rejimi yanlıları, iki ülke arasındaki tüm seyahatleri yasaklayarak gara kilit vurdurur. Bu yasaklama 1940’a kadar sürecektir. Canfranc, ancak II. Dünya Savaşı döneminde yeniden ulaşıma açılabilecek ve bu dönemde Fransız mültecilerin, direnişçilerin ve Yahudilerin Almanya’ya gönderilmesinde ana hareket merkezi olarak kullanılacaktır.
II. Dünya Savaşı döneminde büyük insan kalabalıklarına şahitlik eden Canfranc, savaşın sona ermesinin ardından ise bu cazibesini tamamen kaybedecektir. Günlük yolcu ortalamasının 50–60 civarlarına düştüğü gar, 1970 Mart’ında korkunç bir kaza ile yeniden gündeme gelir. Mısır taşıyan bir yük treni bu hat üzerinde seyahat ederken raydan çıkacak ve bu kaza bir köprünün yıkılmasına sebebiyet verecektir. Kazanın akabinde Fransız trenyolu şirketi SNCF bu hat üzerindeki tüm seferlerini iptal eder ve o tarihten bu yana da hiçbir sefer düzenlemez. Garın İspanya tarafına açılan kapısından ise birkaç tren seyahat etmeye devam etmiş ise de gar bir süre sonra tamamen terk edilmiş bir mekan haline gelecektir.
1980’lerden bu yana garın yeniden faaliyete geçirilmesi için projeler hazırlanmış ve planlar yapılmış olsa da, yapım ve tadilat masraflarının aşırı olması dolayısıyla bunlar hayata geçmemiş ve muhtemelen hiçbir zaman da geçmeyecektir.
İşte bu, kaderi “Titanik”e benzetilen ve “hayalet gar” olarak anılan Canfranc’ın hikayesi… Tarih sayfalarında onlarca yaşanmışlığa şahitlik eden bu mekan, bugünlerde ise amatör fotoğrafçılara ve turistlere ev sahipliği yapmakta.
Kim bilir, belki bir gün sizin de yolunuz düşer.
Sevgiyle kalın!