Fransız edebiyatı kadın yazarları seçkimiz genişliyor! Geçen ayki ilk yazının ardından kütüphanenize eklemeniz için Fransız edebiyatından beş kadın yazarı daha sizler için derledim. Tanıdıklarınızı hatırlamanız, henüz tanışmadıklarınıza da bir şans vermeniz dileğiyle. Keyifli okumalar!
1.Nathalie Sarraute (1900 – 1999)
Natalya Çerniyak ismiyle Rusya’da dünyaya gelir. Annesiyle babasının boşanması ve daha sonra babasının politik görüşleri nedeniyle Rusya’dan ayrılmak zorunda kalır ve Paris’e yerleşir. Sorbonne’da hukuk ve edebiyat, Oxford’da İngiliz edebiyatı ve Berlin’de sosyoloji eğitimi almıştır.
Paris Barosu’nda avukatlık yaparken kendisi gibi avukat olan Raymond Sarraute ile tanışmış ve evlenmiştir. Yahudi oluşu sebebiyle daha sonra avukatlıktan men edilir ve eşini koruyabilmek için ondan boşanır.
İlk kitabı Yönelişler (Tropismes) 1939’da yayımlanmıştır. Deneme türündeki bu eser Fransız edebiyatı denince akla gelen büyük isim Sartre’dan övgüler toplar. Daha sonra Sartre, Sarraute’un 1948’de yayımlanan bir sonraki kitabı ve ilk romanı Meçhul Bir Adamın Portresi’nin (Portrait d’un inconnu) önsözünü yazar.
İkinci Dünya Savaşı boyunca sahte kimlikler yardımıyla Paris’te gizlenmiştir. İrlanda asıllı yazar Samuel Beckett’in de Gestapo yönetiminden kaçmasına yardımcı olmuştur. Savaşın ardından kendini tamamen edebiyata adar. Yeni roman akımının (fr. nouveau roman) kurucuları arasında yer alır. Roman ve denemelerinin yanı sıra tiyatro oyunları ve Çocukluk (Enfance) adında bir otobiyografik eseri bulunmaktadır.
2.Madame de La Fayette (1634 – 1693)
Marie-Madeleine Pioche de La Vergne adıyla soylu bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. La Fayette kontu ile evliliğinin ardından Madame de La Fayette olarak anılmıştır. Küçüklüğünden beri eğitim alan ve edebiyat ile içli dışlı olan Madame de La Fayette, evliliğinden sonra da Paris edebiyat çevrelerinde çokça vakit geçirmiş ve birçok önemli isimle dostluk kurmuştur. Bu isimler arasında Madame de la Sevigne, François de la Rochefoucauld ve Jean Regnault de Segrais vardır.
Yaşadığı dönemde kadınların yazarlık yapmasının toplum tarafından iyi karşılanmaması sebebiyle romanlarının kimisini imzasız yayımlar. İki tanesini ise yakın arkadaşı Jean Regnault de Segrais’nin adıyla yayımlar.
Toplamda 6 eser veren Madame de La Fayette’in en önemli eseri ise imzasız yayımladığı Clèves Prensesi‘dir (La Princesse de Clèves). Bu romanı, Fransız edebiyatı çerçevesindeki ilk tarihi roman olmasının yanı sıra kaleme alınmış ilk romanlar arasında da yer alır.
Clèves Prensesi‘nde, dönemin yaşam ve düşünce tarzını yansıtırken psikolojik betimlemeleri ve çözümlemeleriyle de dikkat çeker. Eser, şövalye anlatılarının etkisini yitirmeye ve gerçekçiliğin yükselmeye başladığı, duygusal çözümlemelerin önem kazandığı noktada durur. Bu sebeple de yayımlandığı dönemde büyük bir başarı elde eder. Daha sonraları Voltaire, Albert Camus gibi diğer önemli edebiyat insanlarından da övgüler toplar. Günümüzde hala büyük ilgi görmeye devam etmektedir.
3.Georges Sand (1804 – 1876)
Aurore Dupin ismiyle dünyaya gelir. Çocukluğunun büyük kısmını Nohant’da büyük annesi ile geçirir. Daha sonraları Nohant’ı ve büyük annesinin evini sık sık eserlerinin arka planı olarak kullanacaktır. Henüz 18 yaşında Casimir Dudevant ile evlenmiştir. Bu evlilikten iki çocuğu olur. Ancak mutlu başlayan evliliği öyle devam etmez ve 1831 yılında eşi ile yollarını ayırırlar.
İlk edebi girişimlerini o zamanlar ilişki içinde olduğu Jules Sandeau ile ortak yazdıkları öykülerdir. İkili, Rose et Blanche adlı bir roman da yazar. İlk tek başına verdiği ve ona hızlı ve büyük bir ün kazandıran eser Indiana‘yı bugün bildiğimiz Georges Sand mahlasıyla yayımlar. Bu ismi Jules Sandeau’nun isminden esinlenerek edinmiştir. “Georges” isminin kadınlar tarafından kullanımı yaygın olmamasına rağmen edebi hayatını bu kimlikle sürdürür.
İsim tercihinin yanı sıra romantik ilişkileri, toplum içinde kimi zaman maskülen giysiler tercih etmesi ve tütün kullanması ile de eleştirilerin hedefi olmuştur. Ancak hiçbir zaman kendi isteklerinden ve özgürlüğünden taviz vermemiştir.
Fransa Milli Kütüphanesi (BNF)’e göre 59 romanı, 13 tiyatro oyunu, 3 de otobiyografik çalışması vardır. Eserlerinde gelenksel ve sınıfsal engellere direnen aşklara, kırsal temalara ve tutkulara yer verir. Le Compagnon du tour de France ve Consuelo gibi sosyalist ve demokratik siyasi görüşlerini içeren eserler de vermiştir.
4.Christine de Pisan (1364 – 1430)
1364’te Venedik’te doğan Christine de Pisan (veya Pizan), orta çağda Fransa saray şairliği yapmıştı. Eşinin veba salgınında hayatını kaybetmesi üzerine Christine de Pisan, çocuklarını ve annesini geçindirmek için Fransız sarayında yazarlık yapar. Böylece Avrupa genelinde meslek olarak yazarlık yapan ilk kadın olarak adını duyurur.
İtalyan kökenli olmasına rağmen Fransa’ya karşı büyük bir vatanseverlik beslemiş ve eserlerini Fransızca vermiştir. Yazdıkları arasında aşk balatları, biyografiler, veliahtlara öğütler ve politik metinler bulunur. En bilinen eserleri Le Livre de la cité des dames ve Le Livre de trois vertus‘dür. Bu eserlerinde kadınların sosyal hayata katılımının öneminden söz eder. Le Livre de la cité des dames‘da kadınlardan oluşan kadınların savunulduğu ve takdir edildiği sembolik bir şehir yaratır.
Bununla birlikte Christine de Pisan ilk feminist kadın yazar olarak görülür. Simone de Beauvoir, Christine de Pisan hakkında “cinsiyetini savunmak için eline kalem alan ilk kadın” der. Jean de Meun’ün çok ünlü romanı Roman de la Rose‘u ağır bir şekilde eleştirdiği Querelle du Roman de la Rose eserini yayımlar. Bu eleştirisinde kadınları “baştan çıkarıcılar” olarak tanımlayan Roman de la Rose‘un kadın düşmanı, etik dışı ve karalayıcı olduğunu yazmıştır.
Ayrıca 1429’da Le Ditié de Jehanne d’Arc isimli son eserini kaleme alır. Eserde Jeanne d’Arc’ın askeri başarılarını över. Bu lirik eseri, Jeanne d’Arc hayattayken yazılmış tek Fransızca eser olma özelliğini taşır.
5.Annie Ernaux (1940 – )
1940’ta Lillebonne’da doğdu. İşçi sınıfına mensup bir aileden gelir. Rouen Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi alarak ailesinde yüksek öğrenim gören ilk kişi olur. Edebiyat eğitiminin ardından 2000 yılında emekli oluncaya dek öğretmenlik yapmıştır. İlk kitabı Les Armoires Vides (Boş Dolaplar) 1974 yılında yayımlanır.
Yüksek öğrenim görerek sınıf atlayışının onda yarattığı bunalımı eserlerine taşır. Tüm eserlerinde kendi hayatını, sosyal ve politik atmosfer ışığında yansıtır. Kişisel hikayesi nezdinde farklı zaman ve coğrafyalardaki insanların yaşamlarına da ses olur. Bu nedenle otobiyografilerini “oto-sosyo-biyografi” başlığı altında değerlendirir.
Eserlerinde sosyal adaletsizlik, sınıf atlama, işçi sınıfı, cinsellik, kadın özgürlüğü, kürtaj gibi sosyal meselelere değinir. Eserlerinde yalın, sade bir dil kullanır. Böylece anlatışından ziyade anlattıklarının etkili olmasını sağlar. Nobel Edebiyat ve Renaudot başta olmak üzere 8 ödül almıştır. Yayımlanmış 24 kitabı bulunur. Kendisi 82 yaşında Cergy’de hayatını sürdürmektedir.
Yaşayan Fransız edebiyatı yazarları arasındaki en büyük isimler arasında gösterilen Annie Ernaux, geçtiğimiz aylarda Nobel Edebiyat Ödülü’ne de layık görülmüştür. Kendisi ile ilgili kaleme aldığımız detaylı yazıya bu linke tıklayarak erişebilirsiniz.
Bu içerik ilginizi çektiyse, ayrıca Fransız edebiyatı kadın yazarları üzerine derlediğim yazı dizisinin ilk sayısına da göz atmayı unutmayın!