Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı tarihi konuşmada, Fransa’nın resmi olarak bağımsız Filistin devletini tanıdığını ilan etti.
Bu karar ile Macron liderliğindeki Fransa hem Orta Doğu barış sürecinde yeni bir dönemin kapısını araladı, hem de uzun yıllardır devam eden tartışmalara güçlü bir mesajla taraf olmuş oldu.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu kararı New York’taki Birleşmiş Milletler oturumunda güçlü bir mesaj ile açıkladı.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron: “Zamanı Geldi”
Macron, konuşmasına anaforik bir vurgu ile başladı:
- “Zamanı geldi, Hamas’ın elinde tutulan 48 rehinenin serbest bırakılmasının.”
- “Zamanı geldi, Gazze’deki bombardımanların ve sivillerin katledilmesinin sona ermesinin.”
- “Zamanı geldi, barışın tesis edilmesinin.”
Fransa Cumhurbaşkanı, 1947 yılında BM Genel Kurulu’nun aldığı 181 sayılı kararı hatırlatarak, o dönemde öngörülen “bir Yahudi devleti ve bir Arap devleti” planının hâlâ tamamlanmamış olduğuna dikkat çekti.
Fransa Resmen Filistin Devletini Tanıdı
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sözleri Birleşmiş Milletler’de uzun süre ayakta alkışlandı:
“Fransa, bugün itibarıyla bağımsız Filistin devletini tanımaktadır.”
Bu açıklama, yalnızca diplomatik bir karar değil; aynı zamanda Filistin halkının varlığını, tarihini ve onurunu tanıyan güçlü bir mesaj oldu. Macron, “Filistin halkı fazlalık değil, kendi tarihi, kökleri ve onuruyla gurur duyan bir halktır” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Macron’un Çözüm Önerisi: İki Devletli Yapı
Fransa Cumhurbaşkanı, barışın kalıcı olması için İsrail’in de iki devletli çözümü benimsemesi gerektiğini vurguladı:
- İsrail ve Filistin arasında adil bir müzakere süreci,
- Arap ve Müslüman ülkelerin İsrail’i tanıması ve ilişkileri normalleştirmesi,
- Hamas’ın askeri olarak devre dışı bırakılması.
Macron, bu adımların gerçekleşmemesi halinde kalıcı barışın mümkün olmayacağını açıkça belirtti.
“Hamas İçin Bir Yenilgi”
Macron, Fransa’nın bu kararının Hamas için bir zafer değil, aksine bir yenilgi anlamına geldiğini söyledi. Macron’a göre bu tanıma, İsrailliler ve Filistinliler için adil bir müzakere sürecinin önünü açan bir adım değeri taşıyor.
Fransa ve Suudi Arabistan’ın birlikte sunduğu barış planı ise, şu üç temel aşamadan oluşuyor:
- Hamas tarafından esir tutulan 48 rehinenin derhal serbest bırakılması ve Gazze’de askeri operasyonların sona ermesi.
- Hamas’ın silahsızlandırılması ve dağıtılması.
- İnsani yardımın Gazze’ye engelsiz şekilde ulaştırılması.
Ayrıca Fransa, gerekirse uluslararası bir stabilizasyon misyonuna katkı sağlamaya hazır olduğunu da açıkladı.
Antisemitizme Karşı Topyekûn Mücadele
Macron, konuşmasının sonunda antisemitizmle mücadeleyi de gündeme getirdi:
“Antisemitizme karşı varoluşsal mücadelemiz asla sona ermeyecek.”
Bu mesaj, Fransa’nın hem Filistin halkını tanıması hem de Yahudi karşıtlığına karşı mücadelede kararlı olduğunu göstermesi açısından önemliydi. Fransa, ayrıca ilişkilerin normalleşmesi sürecinde denge politikası izleyeceğinin de sinyallerini verdi.
Fransa’daki Yerel Belediyelerden, Macron’un Filistin Kararına Destek
Fransa’nın bağımsız Filistin devletini tanıyacağı günün sabahında, 22 belediye binasına Filistin bayrağı çekildi. Belediye başkanları, bunu Filistin’e sembolik bir destek olarak nitelendirdi.

İçişleri Bakanlığı ise kamu hizmetinin nötrlüğü ilkesi gereğince valilere bayrakları kaldırma yetkisi ve emri verdi.
Fransa işte bu tartışmaların gölgesinde 22 Eylül’deki tarihi ana şahitlik etti.
Fransa’nın bağımsız Filistin devletini tanıması, uluslararası diplomaside de tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Bu karar, hem Avrupa’da hem de Orta Doğu’da büyük yankı uyandırdı.
Hatırlanacağı üzere 21 Eylül’de de Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya da bağımsız Filistin devletini tanımışlardı.
Fransa’nın bu kararı sonrası orta doğuda dengelerin nasıl değişeceği merak konusu.
Kapak görseli: © LUKAS COCH / keystone-sda.ch


This article highlights Frances historic recognition of the Palestinian state, a significant move in the ongoing Middle East conflict. The detailed account of Macrons speech and the reactions it sparked provides a clear perspective on the international implications of this decision. Its inspiring to see global support for the Palestinian cause, but the road to a lasting peace remains challenging.