#İyiBilgi Kültür Sanat

Türkiye’den Gelenlerin Paris Sendromu

Yazar Sıla

Bugüne kadarki tecrübelerimizden yola çıkarak Paris seyahatinizde hayal kırıklığına uğramamanız için bazı tavsiyelerde bulunduk!

Turizm ajansı

Paris sendromu, Paris’e tatile gelen turistlerin Paris’in bekledikleri gibi olmadığını gördüklerinde yaşadıkları derin hayal kırıklığına verilen isimdir.

Benim için ise Türklerin Paris sendromu, Türklerin Fransız mutfağından dolayı yaşadıkları hayal kırıklığını ifade ediyor! Gerçekten de Paris’i ziyaret eden Türklerden Fransız mutfağına dair yaşadıkları hayal kırıklıklarını birçok kez dinledim. 

Geçen hafta Türkiye’den gelen misafirlerim de aynı durumdaydı. Günlerce makarna ve hamburger yedikten sonra, hakkında çok şey duydukları Fransız mutfağına dair hayal kırıklıkları çok derindi. Ben buna Türklerin Paris sendromu diyorum!

Bu haksız yargıyı gördüğümden bu yana Fransız mutfağına aşık birisi olarak bunu değiştirmek için çabalıyorum. Bu yazımda da Türklerin neden Paris sendromu yaşadıklarına ilişkin sebepleri inceledim, gelin beraber bakalım:

1. Turistik mekanlarda yemek yemek

Misafirlerim Paris’e paket turla gelmişlerdi. Montmartre, Opera, Concorde Meydanı derken her yeri 3 gün içinde gezmeleri gerekiyordu.

Shadowgate from Novara, ITALY, CC BY 2.0 https://creativecommons.org/licenses/by/2.0, via Wikimedia Commons

Gezilecek yer öylesine fazla, zaman kısıtlı olduğu için yemek yiyecekleri restoranları turistik mekanların yakınlığına ve servis hızına göre seçmek zorundalardı.

Ne yazık ki, bu tarz restoranlarda Fransız yemeği yemeyi düşlüyorsanız, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

2. Yemeğin içeriğinden şüphe duymak

Bunun elbette ki ilk sebebi domuz etine karşı mesafeli duruşumuz. Restoranların menülerinde dana eti olsa dahi misafirlerim bilmeden domuz eti yemekten çok tedirginlerdi. O yüzden, genelde makarna ve patates kızartması gibi “risksiz” tercihlere yöneliyorlardı. 

Halbuki, Fransa’da nüfusun %8’i Müslüman. Buna Musevi, Hindu ve et tüketmeyen Budist nüfusu de eklediğimizde neredeyse nüfusun %10’u zaten domuz eti tüketmiyor.

Dolayısıyla, Fransa’da domuz eti tüketimi sandığınızdan daha düşük. İçerisinde domuz eti olan yiyecekler de mutlaka açıkça belirtiliyor.

Fransa’da nüfusun dinlere göre ayrımı, Kaynak: Statista

3. Farklı lezzetlere açık olmamak

Şu bir gerçek ki kendi mutfağımıza çok düşkünüz. Buna hakkımız da var. İzmir’de deniz börülcesi, Konya’da etli ekmek, Erzurum’da ispir fasulyesi yiyoruz. Hititlerin Siyez bulgurunu tüketiyoruz, Hatay’da buğdayı kavurup firik yapıyoruz. Bunlar gerçekten eşsiz zenginlikler! 

Hatay firik pilavı

Ne var ki bu yemek yelpazesi bizi damak tadı konusunda muhafazakar hale de getiriyor. Ayni tarz yemeklere alışagelmek bu çizginin dışına çıkmayı zorlaştırıyor.

Örneğin, Antep mutfağının, bol baharat ve sebzeyle harmanlanan et yemeklerine alıştıysanız, daha az pişmiş otlar ve mütevazı baharatlarla (çoğunlukla bir tutam tuz!) servis edilen Fransız tabaklarını yadırgayabilirsiniz.

Chef Simon

4. Yaratıcılığı göz ardı etmek

Fransız mutfağını dünyanın zirvesine önemli bir etken de şeflerin yaratıcılığıdır. Tabağınızı görsel olarak inceledikten sonra, her bir bileşenin tadına varmayı deneyin. 

Sonuç

Sonuç olarak Türklerin Paris’ten Fransız mutfağına karşı negatif yargıyla ayrılmalarına gerçekten üzülüyoruz! Paris sendromundan kaçınmanız için size tavsiyelerimiz şunlar:

  1. Gideceğiniz restoranı önceden seçin. Bunun için Paris’in uygun fiyatlı gastronomik restoranları listemize göz atabilirsiniz. 
  2. Farklı tatlar denemeye hazır olun. Bu geziniz kendi sınırlarınızın dışına çıkmak için bir fırsat olabilir! 
  3. Şüphe duyuyorsanız içinde ne olduğunu sorun! İyi bir restoranda size yardımcı olmak için ellerinden geleni yapacaklardır.
  4. Tabağın arkasındaki yaratıcılığı hissedin! Fransız şeflerden yemek yeme ayrıcalığını o zaman fark edeceksiniz!

Yine de Türkiye özlemi çekerseniz Paris’te döner nerede yenir? listemize göz atabilirsiniz. İyi gezmeler!

Yazar Hakkında

Sıla

Yorum yap

Paylaş
Bağlantıyı kopyala