Sürrealizm Nedir?
“Sürrealizm vardır. Peki bize takılan bu yeni –izm de nedir? Sürrealizm bir şiirsel biçim değildir. Kendine geri dönen zihnin çığlığıdır. Ve prangalarını kırmaya kararlıdır, bunun için gerçek çekiçler gerekse bile.”
Sürrealizm yirminci yüzyılda ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Dilimize gerçeküstücülük olarak da çevrilen sürrealizm kavramı Fransız şair Apollinaire’den alınmıştır. “Tiresias’ın Memeleri”, Apollinaire tarafından yazılan ilk sürrealist oyundur. André Breton sürrealist manifestoda bu kavramı, Apollinaire öldükten sonra onun anısına saygı için Philippe Soupault ile kullanmaya karar verdiklerini söyler. Ancak Breton sürrealizm kelimesinin Apollinaire ‘in kullandığı anlamı aştığını hatırlatır. Hatta Nerval’in Süpernatüralizm kavramını kullanmış olsalardı daha doğru bir seçim yapacaklarını da ekler.
Sürrealist Manifesto’da Breton iki tanıma yer verir. Birincisi sürrealizmi şöyle tanımlar:
“Kişinin, düşüncenin gerçek işleyişini sözel, yazılı ya da başka herhangi bir şekilde ifade etmeyi seçtiği katıksız ruhsal otomatizm. (Felsefe, özdevim). Estetik veya ahlaki kaygılardan arınmış olarak, mantık tarafından uygulanan hiçbir kontrolün geçerli olmadığı, düşüncenin kendini ortaya koyduğu bir düzlem.”
Breton
Sürrealizm, kurallar atayan bir sanat akımı değildir. Aksine, bir ifade etme biçimi olarak karşımıza çıkar ve asıl amacı sanatçıyı özgür bırakmaktır.
Breton ikinci tanımda ise şu sözlere yer verir:
“Sürrealizm, daha önceleri ihmal edilmiş birtakım çağrışım biçimlerinin fevkalade gerçekliğine, rüyaların mutlak kudretine, tarafsız düşünce oyunlarına yönelik inancı esas alır. Diğer tüm ruhsal mekanizmaları ilk ve son olarak yıkma ve hayatın temel sorunlarını özümlemek adına bunların yerine kendisini koyma eğilimindedir.”
Breton
Yukarıdaki iki tanımın açıkça belirttiği gibi, sürrealizm bir ifade pratiğidir. Amacı hakikati orataya çıkarmaktır. Dünya ile bir anlaşma içerisinde yaşarız ve etrafımızı saran kodlar bütününü mutlak gerçek olarak algılarız. Sürrealizm nesneye atanmış bu gerçekliği yadsır. Gerçeği rüyaların ve bilinçaltının rehberliğinde tekrar ortaya çıkarmaya çalışır.
Breton tam da bu sebeple gerçekçiliğin karşısında yer alır ve sert sözlerle eleştirir.
“Hele o tasvirler! Anlamsızlıklarını karşılaştırabileceğim.Başka hiçbir şey bulamıyorum; bunlar, yazarın istediği zaman bir kez ve bir kez daha yararlandığı bir stok kataloğundan alınmış, pek çok üst üste gelen imgeden başka bir şey değildir. Yazar bana kartpostallarını yutturmaya kalkar, klişeler hakkında onunla hemfikir olmam için çaba gösterir.“
Bugüne kadar bir miras olarak aktarılan akılcılıktan ve pragmatizmden oldukça rahatsız olduğunu da dile getirir.Çünkü saf akıl ve ilerlemenin ardında büyük bir felaket ile karşılaşmış, birinci dünya savaşının sarsıcı sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Bu yüzden gerçek değişmelidir.
Aquinas’lı Aziz Thomas’tan başlayarak Anatole France’a uzanan çizgide seyreden pozitivizmden ilham alan gerçekçi bakış açısı bana açıkça tüm entelektüel veya ahlaki ilerlemelere karşı düşmanmış gibi gelir. Bayağılıktan, nefretten ve sıkıcı bir kibirden ibaret olduğu için ondan nefret ediyorum.
Sürrealizm Neyi Savunur?
Sürrealizm öncelikle Freud’un psikanaliz yönteminden oldukça etkilenmiştir. İnsanın ancak bilinçsizlik halinde ürettiği eserlerin tam bir özgürlük alanı içinde değerlendirilebileceğini savunur.
Sürrealist Metotlar
- İlk olarak rüyalar ve halüsinasyonlar aracılığıyla bilinç altını ortaya çıkarmaya çalışır. Bunun için dışarıdan uyarıcı maddeler kullanmaya başlarlar ancak kısa süre içinde bu yöntemi terk ederler.
- İkinci olarak otomatik yazım tekniğinden yararlanmaya başlarlar. Bu teknik sayesinde, yazım esnasında akıllarına ne geliyorsa durmaksızın ve planlamaksızın kaleme alırlar. Yazım hatalarını ve noktalama işaretlerini önemsemezler. Eğer başka bir şeye geçmek istiyorlarsa sadece boş bir satır bırakıp yazma ritimlerine devam ederler. Nadja ve Manyetik Alanlar bu metodla yazılan eserlerdir.
Böylece sürrealistlerin en çok öne çıkarmış olduğu rastlantı ve tesadüfler üzerine kurulan yazını meydana getirebilirler.
René Magritte kimdir?
René Magritte 21 Kasım 1898 yılında Belçika’da dünyaya gelen sürrealist ressamdır. Çok mutlu bir çocukluk geçirmeyen Magritte, henüz on dört yaşındayken annesinin intihar etmesiyle sarsılır. Orta sınıf bir aileye mensup olan Magritte, Belçika içinde birçok defa babası ve iki erkek kardeşiyle taşınmak zorunda kalır.
Belçika Kraliyet güzel sanatlar akademisinde okumaya başlayan Magritte orada Pierre-Louis Floquet ile tanışır. İlerleyen yıllarda Paris’e taşınan Magritte, Breton ve sürrealist çevre ile bağ kurmaya başlar. Sürrealizmden etkilenen Magritte eserlerinde bu akımın tekniklerini kullanır. Ancak zaman zaman André Breton ile tartışmalar yaşar. Magritte için bilinçaltını ortaya çıkarmak aynı zamanda kendi gerçekliğini bulmak demektir. Magritte sanatını kendi sorularına cevap vermek için de kullanmıştır. Oysa Breton ve çevresinin böyle bir amacı yoktur.
Sürrealist ressamlar arasında ilk aklımıza gelen isim olsa da Paris’te sürrealist akımın öncüleri arasında yeri hep bir adım geride kalmıştır. Bunun dışında, kendisini sanat yoluyla ifade eden bir düşünür olarak görmüş ve öyle anılmak istemiştir.
1929 yılındaki ekonomik krizler sebebiyle Paris’ten Belçika’ya dönmüştür. Bir yandan resim yapmaya devam ederken diğer yandan reklam kampanyaları için illüstrasyonlar çizerek hayatını devam ettirmiştir.
15 Ağustos 1967 yılında Belçika’da hayata veda etmiştir.
René Magritte – İmgelerin İhaneti
Sürrealist resim dediğimizde aklıma gelen ilk tablolardan birisi kuşkusuz Magritte’in İmgelerin İhaneti tablosu olacaktır. Peki neden bu bir pipo değidir? Neden Magritte böyle bir çelişki ortaya koymuştur?
Öncelikle Magritte bu tablo üzerine çalışırken imge ve dil üzerine çalışıyordu. Tüm kodlar sisteminin gerçeğin birer temsilcisi olduğunun farkındaydı. Sürrealist bir ressam olan Magritte gerçek ve temsil arasındaki bağlantıyı bu ikilikten yola çıkarak tekrar sunmuştur.
Magritte bu tabloda karşımıza iki tür gösterge ile çıkar. Amerikalı göstergebilimci Pierce göstergeyi bir temsil biçimi olarak tanımlar. Gösterge iki ayrılmaz parçaya sahiptir. Gösteren (signifier) göstergenin biçimini oluşturur. Diğer yüzey ise gösterilen (signified) temsil edilen şeye refere eder.
Bu tabloda karşımıza çıkan göstergeler dilsel ve görüntüseldir. Pipo resmi benzerlik ilkesine bağdaşıktır. Piponun altındaki “bu / ceci” zamiri ise doğrudan resmin içindeki pipo göstergesine referansta bulunur. Bu sebeple her iki kod sistemini de kullanarak gerçek bir pipodan uzaklaşır. Her gösterge karşısında bir de yorumlayan vardır. Ve gösterge, onu yorumlayan için farklı bir anlama sahip olacaktır. Hem gerçek bir pipo olmayıp bir temsil olması hem de yorumlayana bağlı olarak bunun bir pipo olmadığı söylenmiştir.
Magritte’e neden bunun bir pipo olmadığı sorulduğunda ise, “eğer altına bu bir pipodur yazsaydım, yalan söylemiş olurdum” der. Kısacası, bir temsil olduğu ve gerçek olmadığı için bu bir pipo değildir.
Ek okumalar
Michel Foucault / Bu Bir Pipo Değildir
Kaynakça
Sürrealist Manifestolar / André Breton
http://imagesanalyses.univ-paris1.fr/v5/ceci-nest-pas-une-piperie-bref-propos-sur-la-semiotique-et-lart-de-magritte/