Fransız Anayasasının ilk maddesi şöyle başlar: “Fransa bölünmez laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir.” Fransa’nın demokratik bir cumhuriyet olma yolundaki serüveni 1789 Fransız İhtilali’ne kadar dayanmaktadır. Amaç, özgürlük ve eşitliğin egemen olduğu bir toplum inşa etmektir. Öyle ki, devrimin neticesinde monarşi yıkılmıştır. Akabinde ise, 1789 İnsan Hakları ve Yurttaşlık Bildirgesi yayımlanmıştır. Bugün hala ülkenin politikası üstünde etkiye sahiptir. Bildirgenin maddelerinde aydınlanma dönemi filozoflarının izlerini görmek mümkündür. Bu sebeple, bildirge metni içinde filozoflarının izini sürmeye çıkıyoruz.
Jean Jacques Rousseau
Jean Jacques Rousseau kuşkusuz 18. yüzyılın en önde gelen filozoflarından birisidir. Bu sebeple fikirleri 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesinde kendine yer bulmuştur. Öncelikle Rousseau politik gücün ne belli bir sınıfın ne de mutlak bir yönetimin elinde olması gerektiğini savunur. Onun için önemli olan halkın genel iradesidir. Genel irade kavramı, belli bir toplumun ortak ifadesini yansıtır. Bireyin isteği olmadığı gibi bütünün iradesi anlamına da gelmemektedir. Genel irade doğrudan her bireyin düşüncesini ifade etmesini zorunlu kılmaktadır. Toplum çıkarları adına karar alınırken genel iradenin gözetimi esastır. Bu durum doğal olarak her bireyin eşit derecede karar alım aşamasında rol almasını ve fikrini gözetilmesini beraberinde getirmektedir.
Madde 3: Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.
Bildirgenin üçüncü maddesi egemenlik hakkını doğrudan topluma vermiştir. Böylece, halkın iradesi politik kararların alınma sürecinde ön plana çıkmıştır.
Rousseau dediğimizde aklımıza gelen ilk kavramlardan birisi eşitlik olacaktır. Rousseau insanların doğası gereği eşit olduğunu ve öyle doğduğunu savunur. Ancak içinde yaşadığımız toplum ve kuralları insanlar arasında eşitsizlik yaratır. İnsanlar arasındaki yozlaşmanın sebeplerinden birisi de toplum tarafından yaratılan yapay eşitsizliklerdir. Rousseau’nun eşitlik fikirleri de sözleşme maddeleri arasında kendine yer bulacaktır.
Madde 1: İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak faydaya dayanabilir.
Rousseau’nun eşitlik, özgürlük ve genel irade üzerine düşüncelerini “Toplum Sözleşmesi” ve “İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı” kitaplarında detaylı bir şekilde okumak mümkündür.
Montesquieu
Montesquieu’nün kuvvetler ayrılığı üzerine savunduğu fikirler bildirgenin içinde aşağıdaki ifade ile yer bulacaktır.
Madde 16: Hakların güven altına alınmadığı kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda Anayasa yoktur.
Özellikle Montesquieu, kuvvetler ayrılığı ilkesinin altını çizmektedir. Yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayırmak gerekir. Bu, hem gücün dengeli dağılmasını hem de kötüye kullanılmasını engeller. Kuvvetler ayrılığı bireyin özgürlüğü ve haklarının denetimi için önemlidir.
Bunun yanında, ifade özgürlüğü ve bağımsız yargılanma Montesquieu’nün üzerinde durduğu kavramlardır. Özellikle “Kanunların Ruhu Üzerine” kitabında düşünce ve din özgürlüğü kavramlarının altını çizmektedir. Bireylerin özgürlükleri onların doğal haklarıdır. Yönetimler bunu kötüye kullanamazlar. Özgür ve uyum içinde bir toplum için birey özgürlüklerinin korunması temel şartlar arasındadır.
Aşağıda belirtilen maddeler Montesquieu’nün fikirleriyle eşlemektedir.
Madde 11: Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi insanın en değerli haklarındandır. Bu nedenle her yurttaş serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir, ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olur.
Madde 12: İnsan ve yurttaş haklarının güvenliği bir kamu gücünü gerektirir, bu nedenle bu güç herkesin yararı için kurulmuştur, yoksa bu gücün emanet edildiği kişilerin özel çıkarları için değil.
Voltaire
Madde 7: Yasanın belirlediği haller veya yasanın öngördüğü biçimin dışında başka bir yoldan hiç kimse suçlanamaz, yakalanamaz ve tutuklanamaz. Keyfi düzenlemeler yapılmasını isteyen, keyfi emirler veren, bunları uygulayan veya uygulanmasına izin verenler cezalandırılmalıdır. Ancak yasaya uymaya davet edilen veya yasalarca yakalanan her yurttaş yasalara itaat etmelidir. Yasalara karşı gelmek onu suçlu kılar.
Voltaire gücün kötüye kullanılmasının altını çizer. Zira, gücü elinde tutan gruplar, bireylere kendi çıkarları doğrultusunda haksız cezalar verebilmektedir. Öyle ki, en önemli eserlerinden birisi olan Candide, trajik bir sürgün ile başlar. Öyküde Candide’i cezalandıran baron, Voltaire’in gücün tek elde toplanmasına karşı bir eleştirisi sayılabilir. Bu sebeple, ne dini kurumların ne de güç sahibi insanların bireyleri keyfi cezaya tabi tutma hakkı yoktur. Ancak ve ancak yasalar nezdinde bir yargı mümkündür. Böylelikle gücün kötüye kullanımına engel olunabilir.
Sonuç Niyetine
Günümüzde insan hakları ve demokrasi için dünyanın dört bir yanında bedeller ödenmekte ve mücadele verilmektedir. Nitekim, ifade-inanç özgürlüğü, eşitlik, bireyin hak ve hürriyeti gibi demokrasinin en temel kavramları Fransız filozoflarınca üzerinde çokça düşünülmüştür. Öyle ki, 1789 yılında yayınlanmış bir bildirge günümüzde hala önemini korumaktadır. Bu da söz konusu kavramların, modern dünyanın da hala en ihtiyaç duyduğu ve eksikliğini hissettiği kavramlar olduğunu göstermektedir. İnsan haklarının gelişimi üzerine daha fazla bilgi sahibi olmak için özellikle aydınlanma dönemi Fransız filozoflarını derinlemesine incelemek büyük bir zenginlik katacaktır.
Son olarak, Fransız İhtilali’nde kadın erkek eşitliği için mücadele vererek bir bildirge kaleme alan Marie Gouze‘u anlattığımız yazımıza göz atmayı unutmayın!
[…] 1789 İnsan Hakları Bildirgesinin ilham kaynaklarını ele aldığımız yazımıza göz atmayı unutmayın. […]
[…] zamana dek Fransız Devrimi’nin arkaplanı hakkında bilgi almak için devrimin ilham kaynakları yazımızı […]
[…] en ilham verici hak mücadelelerinden biri olan 1789 İnsan Hakları Bildirgesi’nin kaynaklarını biliyor muydunuz? Voltaire’den Rousseau’ya, hepsi sizler için derlediğimiz […]