Bir haftanın daha ortasına geldik. Bu da demek oluyor ki keşfedilecek birkaç film daha vizyona girdi. Daha geçen haftakileri göremedik derken yeni gelen filmlerle iyice strese girseniz de telaşlanmayın. Kültürü neresinden yakalasak kârdır! Şimdi bu haftanın heyecan verici filmlerine bakalım!
Bernadette (Léa Domenach)
Fransa’nın önemli cumhurbaşkanlarından Jacques Chirac’ın eşi Bernadette Chirac’ın hayat hikayesinden esinlenen bu komedide first lady, Catherine Deneuve tarafından canlandırıyor. Yaşlansa da şıklığından hiçbir şey kaybetmeyen Deneuve, hayat verdiği bu karakteri oldukça ilginç bir şekilde ortaya koyuyor.
Her zaman eşinin gölgesinde kalan Bernadette, bundan böyle medyatik bir isim olmaya karar verir. Ardından bunun için harekete geçer. Bu süreçte yaşanan durumları anlatan film, özellikle sinemaya eğlenmek için gidenler için ideal bir seçim.
Entre les lignes (Eva Husson)
İngiltere, 1924. Aristokrat bir çiftin hizmetçisi Jane, komşu malikanenin sahiplerinin oğlu Paul ile gizli bir ilişki yaşamaya başlar. Ancak Jane, aralarındaki sınıf farkının ve Paul’ün bir başkasıyla gelecekteki evliliğinin tutkulu ilişkilerini tehlikeye attığının farkındadır. Daha sonra, bir yazar olarak, kalemini besleyen birçok anı gibi bu tutku dolu kaçamaklara tutunur.
Je vous salue salope : la misogynie au temps du numérique (Lea Clermont-Dion, Guylaine Maroist)
İki kıtada dört kadın aşırı siber şiddetin kurbanıdır. Polisin, siyasi sınıfın ve nefretten milyarlar kazanan internet devlerinin saldırdığı bu kadınlar, savaşmaya karar verir. Bundan sonra sessiz kalmayacaklardır. Bu belgesel, dört kadının hikayesi olsa da neredeyse tüm kadınların başına gelen siber lincin gösterilmesi açısından oldukça önemli.
L’air de la mer rend libre (Nadir Moknèche)
Hâlâ ailesiyle birlikte yaşayan Saïd, bundan böyle onların baskılarına dayanamaz. Eşcinsel kimliğini saklı bir şekilde yaşamaktadır. Bu nedenle Hadjira ile görücü usulü evliliği kabul eder. Aileleri tarafından mahkum edilen Saïd ve Hadjira, kendilerine rağmen bir araya gelerek özgürlüklerine kavuşurlar.
Le règne animal (Thomas Cailley)
Bazı insanları yavaş yavaş hayvana dönüştüren bir mutasyon dalgasıyla boğuşan bir dünya… François, bu gizemli olaydan etkilenen karısını kurtarmak için her şeyi yapar. Bölge yeni türden yaratıklarla dolup taşarken 16 yaşındaki oğulları Émile’e hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir görev verir. Cannes Film Festivali’nin Un Certain Regard seçkisinde yer alan bu film, Fransız ve Amerikan sinemalarının özelliklerini birleştirerek özgün bir hikaye anlatıyor.
Lost in the Night (Amat Escalante)
Emiliano, Meksika’da küçük bir maden kasabasında yaşar. Derin bir adalet duygusu ile aktivist annesinin ortadan kaybolmasının sorumlularını arar. Polisten ya da adalet sisteminden hiçbir yardım alamaması sonucunda zengin Aldama ailesi ile tanışır. Cannes’ın resmi seçkisinde yer alan iddialı filmlerden olan Lost in the Night, bu haftanın kaçırılmayacak yapımları arasında.
Bu hafta vizyona giren diğer filmler ise şöyle:
- L’autre Laurens (Claude Schmitz)
- Des idées de génie? (Brice Gravelle)
- Notre corps (Claire Simon)
Henüz geçen haftanın filmlerini izleyemedik diyenleri için:
Kaynakça :