Empresyonizmin 150.Yılı sebebiyle bu yazımızı, empresyonizm akımına ayırıyoruz. Bu akım, sadece bir sanat akımı değildir. Aynı zamanda, toplumsal bir dönüşümün yansımasıdır. Endüstriyel devrimin hızla değiştirdiği bir çağda ortaya çıkmıştır. Empresyonist ressamlar, geleneksel normlara meydan okurlar. Esasen doğanın ve anlık deneyimin büyüsünü tuvallere taşımayı tercih ederler. Teknolojik yeniliklerin de desteğiyle, atölyelerini dışarı taşıyan bu sanatçılar, doğal ışığın altında renklerin dansını yakalayarak sanat dünyasına yeni bir soluk getirirler. Dolayısıyla empresyonizm, özgürlüğün ve doğanın esrarengiz güzelliklerinin kutlandığı bir yolculuktur. Empresyonizmin 150.Yılı kutlu olsun !
Empresyonizm Adı Nasıl Doğdu?
Bir grup ressam, akademik kurallardan sıyrılarak bağımsız bir yol izlemeye karar verir. Bu nedenle, Paris’te 15 Nisan 1874’te, fotoğrafçı Nadar’ın atölyesinde Salon’dan ayrı bir sergi açarlar. Sergide Claude Monet, Eugène Boudin, Paul Cézanne, Edgar Degas, Camille Pissarro, Pierre Auguste Renoir, Alfred Sisley, Gustave Caillebotte gibi birçok sanatçı yer alır. Ancak empresyonizm terimi, en başta, eleştirmenlerin alaycı bir yergisiyle ortaya çıkar. Eleştiriye maruz kalan tablo ise Monet’nin ünlü “Güneşin Doğuşu” tablosudur. Tablodaki boşluklar ve anlık betimleme, yalnızca bir izlenim (impression) olarak görülür. Daha sonra, sanat eleştirmeni Louis Leroy, bir yazısında bu aykırı ressamları “izlenimci-empresyonistler” olarak adlandırır ve bu terim yaygın olarak kullanılmaya başlar.
Empresyonizm Akımı Nedir?
Empresyonist ressamların ilham kaynağı, bağımsızlık ve özgürleşme istekleriydi, ki bu istek dönemin teknolojik yenilikleriyle desteklenmiştir. Atölye dışında çalışma imkanı bulmaları, açık havada doğayla birebir temas kurmalarını sağlamış ve bu da empresyonizmin belirgin özelliklerinin şekillenmesine katkı sağlamıştır.
Öncelikle, renk ve hareket, empresyonizmin temel taşlarıdır. Doğada çalışmanın verdiği imkanlar sayesinde gün ışığından faydalanan ressamlar, tablolarında canlı ve parlak renkleri ustalıkla kullanmışlardır. Bu, ışık ve doğanın etkileşimini canlı bir şekilde yansıtmıştır. Ayrıca, anlık değişimler ve hareket, ressamların izlenimlerinden beslenmiştir. Hava durumu değişiklikleri, sallanan yapraklar veya sokakta geçen insanlar, tablolarına hareket ve canlılık katmıştır.
Empresyonist tablolar, sabitlik ve netlikten ziyade, belirsizlik ve izlenimlerin gücünü vurgular. İlham kaynağının sürekli değişimi, ressamların duygusal ifadelerini fırça darbeleriyle aktarmalarına neden olmuştur. Bu da tablolarda belirgin fırça izleri veya kalın boya darbeleri olarak kendini gösterir.
Kompozisyon ve perspektifteki esneklikle, empresyonist ressamlar geleneksel normlara meydan okurlar. Farklı açılardan bakma ve beklenmedik kompozisyonlar oluşturma özgürlüğü, onlara geniş bir tema yelpazesi sunar. Kır manzaralarından sokak hayatına ve günlük yaşamın her detayına kadar, her şey onların tuvaline ilham kaynağı olur.
Sonuç olarak, Empresyonizm, ressamların özgürlük arayışıyla doğan, renkli ve dinamik bir sanat akımıdır. Doğadan aldıkları ilhamla, duygusal ve izlenimsel bir ifade biçimi yaratırlar, bu da modern sanatın gelişimine önemli bir katkı sağlar.
Empresyonizm hakkında ek okuma olarak, Nedim Gürsel’in hazırladığı Doğaya Açılan Pencere kitabını tavsiye ederiz.
Kaynakça:
https://histoiredesarts.culture.gouv.fr/Dossiers-thematiques/L-impressionnisme
https://www.beauxarts.com/grand-format/limpressionnisme-en-3-minutes
https://www.nga.gov/exhibitions/2024/paris-1874-impressionist-moment.html