Nobel Edebiyat Ödülü kazananı Fransız yazar Annie Ernaux, yazdığı otobiyografik eserleriyle bilinir. Kendi hayatından anlatılarla bir kesimin toplumsal belleğine de ayna tutar. Sosyolojik arkaplanı Pierre Bourdieu’nün teorisinden beslenen “oto-sosyo-biyografik” eserleri dünya çapında birçok okuru derinden etkiler. Sosyal sınıfların çatışması ve kadınlık durumu gibi olgular eserlerinin ve hayatının omurgasını oluşturur.
Kısaca Hayatı
Annie Ernaux, 1 Eylül 1940’ta Normandiya’nın küçük bir kasabası olan Lillebonne’da dünyaya gelmiştir. Burada ve daha sonra ailesiyle birlikte taşındığı Yvetot’da büyümüştür. Ekonomik sıkıntılar çeken işçi sınıfına mensup bir ailenin kızıdır. Ailesi, Yvetot’ya taşındıktan sonra küçük bir bakkal-kafe işletmeye başlamış, bu da işçi sınıfından tüccar sınıfına geçiş yapmalarına sebep olmuştur.
İlköğretimini tamamladığı özel katolik okulunda ekonomik durumu iyi ailelerin çocuklarıyla bir arada eğitim almış, bu sosyal fark o günlerden itibaren Annie’ye adeta musallat olmuştur. 18 yaşında ilk kez ailesinin yanından ayrılmış ve mevsimlik işçi olarak çalışmak üzere Londra’ya gitmiştir. Bu yalnız seferinden dönüşte Annie, Rouen Normandiya Üniversitesi’nde edebiyat okumaya karar vermiştir. 20 yaşında üniversiteye girerek ailesinde yüksek öğretim gören ilk kişi olmuştur.
Rouen’dan sonra Bordeaux’da eğitimine devam etmiş, 1970’li yılların başında edebiyat öğretmenliği yapmıştır. 1974’te ilk kitabı Les Armoires Vides (Boş Dolaplar)’i yayımlayarak edebi kariyerine başlamıştır. O günden itibaren de durmaksızın üretmeye devam etmiş, 22 roman ve otobiyografinin yanı sıra sayısız röportaj ve kolektif çalışma sunmuştur. Eserleri birçok ödüle layık görülmüştür. Şu an 82 yaşında, Cergy’de yaşamını sürdürmektedir.
Edebi Varlığı
Edebi eserleri değerlendirirken her ne kadar yazarın kişisel hayatını bir kenara koymak gerekse de Annie Ernaux’ya gelince bu durum oldukça değişiyor. Çünkü Annie Ernaux, edebiyatını doğrudan doğruya kendi yaşamından besliyor ve bize otobiyografik anlatılar sunuyor. Ancak Ernaux’nun asıl alameti farikası kişisel hikayesini anlatırken toplumsal olgulara ustalıkla dokunması ve onunla benzer sosyal dilemmayı paylaşanlara da ses olması.
France Culture’e verdiği bir röportajında, La Place (Babamın Yeri)’ni yazdıktan sonra dünyanın dört bir yanındaki okurlarının “benim hikayemi anlatmışsınız” dediğine dikkat çekiyor. Bir işçi olan babasının hayatı, babasıyla arasındaki ilişki ve içinde büyüdüğü toplumsal sınıfı anlattığı La Place için, “en evrensel eserim” diyor. Annesinin ölümünden sonra kaleme aldığı Une Femme (Bir Kadın)’da ise bu sınıfsallığın yanı sıra bir kadının, annesinin varlığını irdeliyor ve hiç şüphesiz annesinin nezdinde bir nesil kadının hikayesini de anlatıyor.
Alt sınıfa mensup bir ailede büyüyen ve eğitimini tamamlayıp bir üst sınıfa atlayan Ernaux, bu değişimi alt sınıf tarafından düşman olarak görülen üst sınıfa sığınma olarak görüyor ve yaşamını kendi sınıfını hakim sınıfa geçmek uğruna terk etmenin bulantısıyla sürdürüyor. Kendini ne annesinin ve babasının sınıfına ne de okuyarak geçtiği üst sınıfa ait hissediyor. Yazınını ona musallat olan bu sınıfsal bunalımın üzerine kuruyor ve böylece tıpkı onun gibi hisseden çok büyük bir kitlenin de sesi oluyor.
Edebi Tür ve Üslup
“Soyumun intikamını almak için yazıyorum” der Annie Ernaux genç yaşında günlüğünde. Bu cümle için Rimbaud’nun Kötü Kan şiirindeki “Aşağılık soydanım ben oldum olası” dizesinden esinlendiğini söyler. Burada kastettiği “soy” elbette millliyet değildir. İçine doğduğu ve baskın olan bir sınıf tarafından hakimiyet altına alınan sınıftır. Ve bu sınıf ırk, ülke, milliyet fark etmeksizin varlığını sürdürür. Bu yüzden de Ernaux’yu okuyanlar farklı hikayeleri ancak benzer hisleri yaşadıklarına tanıklık ederler. Buna bakıldığında Ernaux’nun otobiyografik eserleri (La Place, La Honte, Une Femme ve L’événement‘ın bir kısmı) sarsıcı bir gerçeklikle toplumu yansıtır. Sosyoloji bu metinlerin temelini oluşturur. Annie Ernaux bu eserlerini “oto-sosyo-biyografi” olarak nitelemeyi doğru bulur. Böylece yeni bir türün de temellerini atar ve kendinden sonraki yazarlara öncü olur.
Annie Ernaux’nun metinlerinde işçi, kadın, anne, baba, çocuk, öğretmen, yazar, eş olmak ve bu oluşların insana hissettirdikleri yoğun ve çarpıcı bir şekilde aktarılır. Bu eserler yoğundur çünkü sosyal durumun yarattığı hisler ağırdır. Çarpıcıdır çünkü okurlara hiç beklemedikleri kadar net bir aynayla gelir.
Bu netliğin bir diğer sebebi de kuşkusuz yazarın üslubudur. Kendi yazışını “düz” olarak tanımlar. Anlatımı metaforlardan, söz sanatlarından ve ağdalı dilden nasibini almamıştır. Her şeyi en sade haliyle, düpedüz anlatır. Buna karşın anlatısı sası olmaktan uzak, zengin ve lezzetlidir. Olayları ve hisleri süslemez, okuyucusuna olduğu gibi sunar: Ağır, sert, hatta yer yer şiddetli. Tıpkı yaşamın kendisi gibi. Bu yalın gerçekçilik, okurun içinde en âlâ benzetmelerden daha derin bir yara açar onun eserlerinde. Bu eşsiz üslubunu Annie Ernaux’nun kendisinden öğrenmek adına L’écriture comme un couteau eserine göz atabilirsiniz.
Annie Ernaux, anlatısının içinde yer yer o an sürdürdüğü yazma eylemi üzerine düşünce yürütmesiyle de etkileyicidir. Bir yazarın yaşadıklarını okurken, bu hatıratları yazma aşamasında hissettiklerini ve onu yazma eylemine iten duygu, düşünce durumunu okumak şüphesiz yeni bir katman ekler eserlerine. Bahsedilen anılar hem yaşandıkları anın hem de kaleme alındıkları sürecin hisleriyle okurun önüne gelir.
Nobel Edebiyat Ödülü
Nobel Edebiyat Ödülü, edebiyat alanında en göze çarpan işe verilen prestijli bir ödüldür. Verilen yazarın hayat boyu ürettiği eserleri kapsar. 1901 yılından bu yana verilmektedir. Bu yılın Nobel Edebiyat Ödülü sahibi ise 6 Ekim’de açıklandı. Ödüle “cesaret ve tarafsız bir duyarlılıkla kökleri, yabancılaşmaları ve kişisel hatıraların kolektif kısıtlamalarını ortaya çıkardığı için” Annie Ernaux layık görüldü. Annie Ernaux, bu ödülü alan 16. Fransız, 17. kadın ve ilk Fransız kadın yazar oldu.
Eserleri
Annie Ernaux’nun 1974’ten bu yana yayımladığı tam 24 kitabının yanı sıra birçok kısa metni ve makalesi de bulunuyor. 1990-2000 yılları arasında Bir Kadın (Une Femme), Bir Adam / Babam (La Place) ve Kürtaj (L’événement) eserleri Türk okurla buluştu. Ancak bu eserler yeni baskılara gidemedi ve Annie Ernaux bir süreliğine Türk okurundan uzak kaldı. Ernaux’nun yeniden basım hareketi ise 2021 yılında Seneler (Les Années)’in yayımlanmasıyla oldu. Ardından La Place, 2022’de Babamın Yeri adıyla yeniden basıldı. Bunları Boş Dolaplar (Les Armoires Vides) ve Yalın Tutku (Passion Simple) izledi. Nobel Edebiyat Ödülü vesilesiyle diğer eserlerinin de yeni baskılar ve çeviriler görmesini temenni ediyorum. Hiç şüphe yok ki bu eserler, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de okurun kalbine dokunacak.
Fransızca olarak yayımlanan eserlerinin tam listesine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Kaynakça
- Ernaux, Annie. La Place avec dossier par Pierre-Louis Fort. Folio No.61
- https://www.annie-ernaux.org/fr/
- https://www.nobelprize.org/prizes/literature/
- https://www.youtube.com/watch?v=NjuyQNPo-Y8&t=121s&ab_channel=FranceCulture
[…] Annie Ernaux: 2022 Nobel Edebiyat Ödülü […]
[…] olarak, Nobel ödüllü Fransız yazar Annie Ernaux hakkındaki yazımıza göz atmayı […]