Gündem

Deprem ve Halk Sağlığı

Türkiye ve Suriye’de gerçekleşen büyük depremlerin ardından deprem konusunda bilinçlenmek adına Uzm. Dr. Arda Bayar ile görüştük.

İstanbul Tabip Odası temsilcilerinden ve Marmara Üniversitesi’nde çalışmakta olan Uzm. Dr. Arda Bayar ile depremlerin yarattığı karmaşık süreçleri, etkili önlem ve kontrol yaklaşımlarını, deprem bulgularını ve bulguların halk sağlığı yetkilileri ve afet müdahale ekipleri için ne anlama geldiğini konuştuk.

Deprem yönetimi hakkındaki genel bakış açınızdan bahseder misiniz?

Dr. Arda:

Elbette. Bu konudaki ana noktalardan biri, depremlerin sadece bir sismoloji veya mühendislik problemi olmadığıdır. Deprem yönetimi fiziksel ve sosyolojik çevreden tutun hem bireylerin hem de grupların psikoloji ve davranış paternlerine kadar pek çok farklı faktörü içermektedir. Dolayısıyla, deprem kayıplarını etkili bir şekilde önlemek için farklı alanlardan uzmanları bir araya getiren multidisipliner süreçlere ihtiyacımız var.

Depremin yaratacağı yıkımı azaltmak için etkili önlemler nelerdir?

Dr. Arda:

Depreme hazırlık tedbirlerinin önemini vurgulamak isterim. Depremlerin yerini ve zamanını tahmin edemesek de hasar ve yaralanma riskini azaltmaya yönelik adımlar atabiliriz. Ayrıca bireyleri ve toplulukları, depremin potansiyel sağlık etkilerine karşı bilgilendirebiliriz. Toplumu, afet sonrasında verilecek en iyi tepki konusunda eğitimli olmaya teşvik edebiliriz. Birlikte çalışarak ve proaktif önlemler alarak depremlerin olumsuz etkilerini en aza indirebilir, toplumun sağlık ve güvenliğini sağlamaya yardımcı olabiliriz.

Spesifik duruma bağlı olarak etkili birçok farklı önlem vardır. En önemlilerinden biri, aktif fayların yakınında veya toprak sıvılaşmasına eğilimli alanlarda inşaatlardan kaçınmaktır. Bu, depremden kaynaklanan yaralanmaları en aza indirecek bir önlem olduğu için en önemli konudur. Benim alanımla ilgili olarak acil durum müdahale ekiplerinin uygun şekilde eğitilmesi ve donatılması, tıbbi tesislerin büyük bir depreme müdahale edebilecek acil durum planlarına sahip hale getirilmesinden söz edilebilir. Ek olarak, toplumu depremin etkisine karşı daha savunmasız hale getiren yoksulluk, kaynaklara erişim eksikliği ve yetersiz altyapı gibi birçok sosyo-ekonomik faktör de var. Bu zorlukların üstesinden gelmek, deprem hazırlıklarına öncelik vermek ve herkesin bir deprem durumunda kendisini korumak için gerekli kaynaklara ve bilgiye sahip olmasını sağlamak için hükümet politikalarının, halk sağlığı yetkililerinin ve sivil toplum kuruluşlarının ortak bir çaba göstermesi gerekmektedir.

Depremzedelerde ne tür yaralanmalar yaygındır?

Dr. Arda:

Depremzedelerde sık görülen yaralanma türleri depremin şiddetine ve etkilenen yapılara göre değişiklik gösterebiliyor. Bununla birlikte, en yaygın yaralanmalar kırıklar ve yumuşak doku yaralanmalarıdır. Ayrıca hayatta kalanlar havadaki toz nedeniyle solunum problemleriyle karşılaşabilir. Öte yandan temiz su gibi temel ihtiyaçlara sınırlı erişim, organ hasarları ve bulaşıcı hastalık riskini arttırır. Bir diğer unutulmaması gereken konu ise hayatta kalanlar üzerindeki psikolojik etkilerdir. Kaygı gibi travma sonrası stres bozukluğu semptomları, depresyon ve umutsuzluk duygularıyla da mücadele gerekmektedir. Bu psikolojik etkiler özellikle çocuklar ve önceden travma geçiren kişiler için zorlayıcı olabilir.

Depremlerin yarattığı uzun vadeli sağlık sonuçları nelerdir?

Dr. Arda:

Depremlerin uzun vadeli sağlık sonuçları, afetin kendine özgü özelliklerine ve etkilenen nüfusa bağlı olarak değişebilir. Depremin ardından toz ve diğer kirleticiler hayatta kalanlarda kronik bronşit, astım veya pulmoner fibroz gibi solunum problemlerine yol açabilir. Kaliforniya’daki 1994 Northridge depreminden sonra birçok kişinin hasarlı binalardan asbest salınımı sonucu oluşan akciğer hasarı nedeniyle yıllarca solunum semptomları yaşamaya devam ettiğini gösteren çalışmalar vardır.

Depremler su ve sanitasyon sistemlerine zarar vererek kolera, tifo ve Hepatit A gibi su ile bulaşan hastalık riskinin artmasına neden olabilir. Yine 2010 Haiti depreminden sonra kirli su nedeniyle büyük bir kolera salgını yaşandığı bilinmektedir. Deprem sonrası kalabalık şekilde geçici sığınma merkezlerinde yaşamak kızamık, tüberküloz, grip gibi bulaşıcı hastalık riskini artırabilir. Pakistan’daki 2005 depreminden sonra, kamplarda kalan kişilerde kızamık salgınları ve yaygın solunum yolu enfeksiyonlarının artığı gösteren çalışmalar mevcut. Engellilik, depremlerin başka bir potansiyel uzun vadeli sonucudur. Deprem sırasında meydana gelen yaralanmalar, amputasyonlar, omurilik yaralanmaları veya travmatik beyin yaralanmaları gibi olaylar kalıcı sakatlıklara neden olabilir.

Hastalar devam eden psikolojik sıkıntılar da yaşayabilirler. Örneğin, Haiti’deki 2010 depremini izleyen bir araştırma, iki yıldan fazla zaman sonra dahi depremzedeler arasında depresyon ve stres bozukluğu oranının yüksek olduğunu göstermiştir.

Depremler, yaşlılar veya kronik rahatsızlıkları olanlar gibi savunmasız kişileri nasıl etkiler?

Dr. Arda:

Tabii ki depremler hassas popülasyonları orantısız bir şekilde etkileyebilir. Bu gruplar hızlıca binaları tahliye etmekte güçlük çekebilir, hareket sorunları ve kognitif sorunlar nedeniyle tıbbi yardım alamayabilir. Ayrıca deprem sonrası tıbbi bakım ve hizmetlerin, gerekli ilaç temininin kesintiye uğraması ile mevcut hastalıklarının şiddetlenmesi mümkündür. Depremin ardından birçok yaşlı birey ve diyabet, hipertansiyon, solunum yolu hastalığı gibi kronik rahatsızlıklardan muzdarip kişiler tedavi eksikliği nedeniyle komplikasyonlar yaşayabilir, hatta hayatlarını kaybedebilirler.

Bir dahiliye uzmanı olarak bugünlerde adını sıkça duyduğumuz “Crush Sendromu”ndan bahseder misiniz?

Dr. Arda:

Travmatik rabdomiyoliz olarak da bilinen Crush Sendromu, deprem gibi bir olayın ardından moloz altında kalan kişilerde travma sonucu görülebilen tıbbi bir durumdur. Asıl olay, kasların içerisinde bulunan ve fazla miktarda ortaya çıkması durumunda vücuda bazı toksik etkileri olabilen maddelerin kas dokusunun ezilmesinden dolayı kan dolaşımına salınmasıdır. Bu toksik maddeler böbreklerde hasara yol açarak böbrek yetmezliğine neden olabilir. Daha ağır vakalarda kalp ritmini bozması mümkündür. Crush Sendromu, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden, acil tedavi gerektiren ciddi bir tıbbi durumdur. Hastalarda gelişen aşırı kas ağrısı, ödem ve koyu renkli idrar gibi belirtileri tanımak önemlidir. Tedavi tipik olarak hastalara sıvı sağlamayı, idrarın bazikleştirilmesini ve bazı durumlarda diyaliz tedavisini içerir.

Crush Sendromunu önlemenin bir yolu, kas dokusu ezilen bireyleri hızlı bir şekilde enkazdan çıkarmak ve sıvı tedavilerine en kısa sürede başlamaktır. Toplumda bir farkındalık yaratarak kas dokusunun ezilmesini içeren travmatik bir olaydan sonra mümkün olan en kısa sürede tıbbi yardım gerektiği bilincini oluşturmalıyız.

Profesyonel arama kurtarma ekibinden olmayan biri depremzedeyi enkaz altından çıkarırken nelere dikkat etmeli?

Dr. Arda:

Akılda tutulması gereken en temel şey koordinasyondur. Profesyonel kurtarma ekibi kısa sürede durumu değerlendirebilecek bir durumdaysa ekibin olay yerine gelmesi sağlanmalıdır. Çünkü kurtarma süreci enkazın değerlendirilmesini, kazazedelerin olma ihtimalinin en yüksek olduğu yerlerin tespitini, elektrik kaçakları, gaz sızıntıları, su baskını gibi tehlikelerin bertaraf edilmesini ve koruyucu ekipmanların temin edilmesi gibi profesyonel süreçleri gerektirir. Fakat ekibin olay yerine ulaşması mümkün değilse profesyonel ekiple koordine olarak onların komutlarına uygun hareket etmek şarttır.

Kurtarıcının ilk olarak daha fazla çökme ve dolayısıyla yaralanma riskinin olabileceği dengesiz yapılardan kaçınarak kendi can güvenliğini ön planda tutması gerekir. Bir depremden sonra olası artçı sallantılara, toprak kaymalarına ve bahsi geçen tehlikelere karşı uyanık ve hazırlıklı olmak çok önemlidir. Mümkünse kazazedenin durumunu ve olası yaralanmalarını hasta hareket ettirilmeden önce değerlendirmeye çalışmak gerekir. Hasta mümkün olduğunca nazik ve dikkatli bir şekilde hareket ettirilmelidir. Kazazedenin boynunu bir boyun koruyucu veya rulo yapılan bir bez ile desteklemek önemlidir. Kazazedenin çıkarılmasından sonra belirgin yaralanma olup olmadığı kontrol etmek, gerekirse yaralanma şekline uygun temel ilk yardım uygulamak gerekir. Kazazedeler yaralı görünmeseler bile mümkün olan en kısa sürede fark edilmeyen iç yaralanmalar veya diğer medikal koşullar açısından tıbbi değerlendirilmeye alınmak üzere sağlık merkezine ulaştırılmalıdır. İyileşme için erken tedavi kritiktir.

Son olarak, deprem çantasında olması gereken tıbbi ürünler nelerdir?

Dr. Arda:

Acil durum çantası veya deprem çantası, deprem sırasında ve sonrasında küçük yaralanmaları tedavi etmek ve hayatı idame ettirmek için gerekli tıbbi malzemeleri içermelidir. Bir deprem çantası önemli belgelerin fotokopileri, iklime uygun giysiler, uyku tulumu, çakı, düdük, makas, kağıt, kalem, radyo, el feneri ve yedek piller gibi afet malzemelerin yanında tıbbi olarak gerekli olan steril sargılar, antiseptik mendiller, yara bantları, yara bakım malzemeleri, varsa fazladan optik gözlük, göz yıkama solüsyonu, yanık kremi ve ağrı kesici haplar içermelidir. Ek olarak evdeki bireylerin kronik bir hastalığı veya özel tıbbi bakıma ihtiyacı varsa bunun için gerekli ilaçların ve tıbbi ekipmanların da deprem çantasına dahil edilmesi önemlidir.

Deprem çantasında bireylerin tıbbi geçmişinin, ilaçlarının ve tıbbi durumları ile ilgili irtibata geçebileceğimiz kişileri içeren bir listenin çantada hazır bulundurulması depremzedenin bilincinin yerinde olmama ihtimaline karşı oldukça önemlidir. Ayrıca deprem çantasında aynı evi paylaşan bireylere yetecek su ve yiyecek de bulunmalıdır. Hem içme hem de temizlik amacıyla kişi başına 4 L su ve bir kaç günlük enerji ihtiyacını karşılayacak miktarda konserve veya paketli gıdalar da deprem çantasında bulunmalıdır. Deprem çantasındaki malzemeleri düzenli olarak kontrol etmek ve değiştirmek de önemlidir.

Yazar Hakkında

Aydan Bayar

Yorum yap

Paylaş
Bağlantıyı kopyala