20. yüzyılın başında Paris, heyecanlı genç sanatçıların istilasına uğramış, kıpır kıpır bir şehirdi. Pek çok yaratıcı genç, şehrin bohem ve büyüleyici havasını soluyarak sanat dünyasında ismini duyurma hevesindeydi.
Kadın caz sanatçıları, bu heyecan verici dünyanın içinde kendilerine yer edinmeye çalışıyordu. Bu yazımızda Josephine Baker’dan Barbara’ya 20. yüzyılda nağmeleriyle hafızalarımıza kazınan kadın caz sanatçıları hatırlıyoruz.
1. Josephine Baker
İlk olarak 1925’te Théâtre des Champs-Élysées’de “Revue Nègre” performansıyla kapalı gişe sahne aldıktan sonra şarkıcılığa adım attı. Caz, kabare ve egzotik dansları birleştirerek yarattığı stili büyük ilgi gördü. Bunun yanında, sevimli İngilizce aksanıyla söylediği “J’ai deux amours” şarkısı kariyerini zirveye taşıdı.
Baker’ın ilk performansını sergiledği Paris’teki Théâtre des Champs-Élysées bugün hâlâ saygıdeğer bir sahne olarak varlığını sürdürüyor.
2. Edith Piaf
“Kaldırım Serçesi” olarak da bilinen Edith Piaf, titrek, melankolik sesi ve hayat hikayesiyle Fransız müziğinde ikonik bir figür haline geldi.
Bunun öncesinde, 1930’lu yılların başında arkadaşı Simone ile beraber ilk şarkılarını sokaklarda söyledi. Burada keşfedildikten sonra sahnelere transfer oldu. Gerçek anlamda şöhreti ise Paris’in 10. bölgesinde yer alan ABC Müzikhol’de yakaladı.
Edith Piaf’ın dokunaklı hayat öyküsü için sizi “Kaldırım Serçesi: Edith Piaf” yazımızı okumaya davet ediyoruz.
3. Juliette Greco
Greco’nun da çocukluğu tıpkı Piaf gibi acı hikayelerle örülüydü. Nazilere karşı direnen annesi ve kız kardeşi toplama kampına gönderildi. Böylelikle Juliette, kimsesiz, parasız ve küçük yaşta Paris’te yapayalnız kaldı. Bir süre tanıdıklarının yanında yaşadı. Ardından restoranlarda çalışarak hayatını idame ettirdi.
Sahne korkusunu bir arkadaşının cesaretlendirmesiyle yenen “Siyah İnci” lakaplı Juliette Greco, ilk kez Paris’teki Le Boeuf sur le Toit kabaresinde sahne aldı. Bununla beraber gerçek anlamda popülerliği için Serge Gainsbourg’un yazdığı “La Javanaise” şarkısını beklemek zorunda kaldı.
4. Mistinguett
Gerçek adı Jeanne Bourgeois olan Mistinguett, 3 Nisan 1875’te orta halli bir ailede doğdu. Genç sanatçı oyunculuk ve şan dersleri aldı. Ne var ki, Casino de Paris‘te şarkı söylemek uğruna hepsinden vazgeçti. En ünlü şarkısı Mon Homme esprili ve oyuncu karakterini yansıtan en güzel parçalardan biri.
5. Barbara
Barbara, kendine özgü bir sesi ve şiirsel sözleri ile dikkat çeken bir şarkı yazarıydı. İlk kez performansını bugün turistik bir galeri olarak kullanılan Théâtre des Capucines’te gerçekleştirdi.
Jacques Brel ve Georges Moustaki gibi yetenekli müzisyenlerle işbirliği yaptı. Barbara’nın duygusal performansları ve “L’Aigle Noir” ve “Göttingen” gibi hüzünlü şarkıları, dinleyiciler üzerinde hâlâ etkisini sürdürüyor.