Kültür Sanat

Fransızca Aşk Şiirleri

Dünyanın en romantik dilinde aşk, şiirle nasıl buluşur? İşte sizin için derlediğimiz Fransızca aşk şiirleri.

Fransızca aşk bir başka. Tüm dünya bu konuda hemfikir. Duyanın ruhunda kıpırtılar uyandıran bu romantik dile hayran olmamak mümkün değil. Şarkılarda, filmlerde, romanlarda, operalarda… Nerede olursa olsun Fransızca bizi etkilemeyi başarıyor. Ancak bir de aşkın en iyi ifade edildiği bir başka tür var: şiir. Şimdi birlikte aşkı aşkın diliyle anlatalım. İşte sizin için Türkçeleri ile birlikte derlediğimiz Fransızca aşk şiirleri.

Paul Verlaine – Il pleure dans mon cœur… – 1874

Portrait of Paul Verlaine,1890 – Eugène Carrière

Il pleure dans mon cœur
Comme il pleut sur la ville ;
Quelle est cette langueur
Qui pénètre mon cœur ?
Ô bruit doux de la pluie
Par terre et sur les toits !
Pour un cœur qui s’ennuie,
Ô le chant de la pluie !
Il pleure sans raison
Dans ce cœur qui s’écœure.
Quoi ! nulle trahison ?…
Ce deuil est sans raison.
C’est bien la pire peine
De ne savoir pourquoi
Sans amour et sans haine
Mon cœur a tant de peine !

Yaş dolar yüreğime
Yağan yağmur misali.
Nedir bu usanç söyle
Yerleşen can evime?

Ey tatlı yağmur sesi
Damlar üstünde, yerde!
Bungun kalp hediyesi,
Ey yağmurun türküsü!

Sebepsiz dolduruşu
Tiksinti duyan kalbi,
İhanet değil, ne bu?
Sebepsiz bir kuruntu.

Odur en kötü tasa
Bilmemek niçin’ini.
Ne bir kin, ne bir sevdâ,
Kalbimde bunca cefâ.

Tercüme: Ahmet Necdet

Guillaume Apollinaire – Le pont Mirabeau – 1912

Guillaume Apollinaire – Calligramme, Saignante flèche

Sous le pont Mirabeau coule la Seine
Et nos amours
Faut-il qu’il m’en souvienne
La joie venait toujours après la peine

Vienne la nuit sonne l’heure
Les jours s’en vont je demeure

Les mains dans les mains restons face à face
Tandis que sous
Le pont de nos bras passe
Des éternels regards l’onde si lasse

Vienne la nuit sonne l’heure
Les jours s’en vont je demeure

L’amour s’en va comme cette eau courante
L’amour s’en va
Comme la vie est lente
Et comme l’Espérance est violente

Vienne la nuit sonne l’heure
Les jours s’en vont je demeure

Passent les jours et passent les semaines
Ni temps passé
Ni les amours reviennent
Sous le pont Mirabeau coule la Seine

Vienne la nuit sonne l’heure
Les jours s’en vont je demeure

Mirabeau köprüsünün altından Seine nehri akar
Ve bizim aşklarımız
Neşenin kederden sonra geldiğini
Hatırlamış olsam da ne çıkar.

Çal ey saat gel ey gece
Günler gelip geçiyor
Bense olduğum yerde.

Hep yüz yüze kalalım el ele tutuşların
Ahengine uyarak
Bir köprü kuralım ki kollarımız altından
Yorgun dalgası geçsin o sonsuz bakışların.

Çal ey saat gel ey gece
Günler gelip geçiyor
Bense olduğum yerde.

Aşk da gelir geçer bu akan su gibi
Aşk da gelir geçer
Hayatı gibi ağır biz insanların
Ve taştan daha sert umudu gibi.

Çal ey saat gel ey gece
Günler gelip geçiyor
Bense olduğum yerde.

Geçer günler geçer günler haftalar
Ama ne geçmiş zaman
Ve ne aşkların geri döneceği var
Mirabeau köprüsünün altından Seine nehri akar.

Çal ey saat gel ey gece
Günler gelip geçiyor
Bense olduğum yerde.

Tercüme: Ahmet Necdet

Louise Labé – Je vis, je meurs… (Sonnet VIII) – 1555

Louise Labé

Je vis, je meurs ; je me brûle et me noie ;
J’ai chaud extrême en endurant froidure :
La vie m’est et trop molle et trop dure.
J’ai grands ennuis entremêlés de joie.

Tout à un coup je ris et je larmoie,
Et en plaisir maint grief tourment j’endure ;
Mon bien s’en va, et à jamais il dure ;
Tout en un coup je sèche et je verdoie.

Ainsi Amour inconstamment me mène ;
Et, quand je pense avoir plus de douleur,
Sans y penser je me trouve hors de peine.

Puis, quand je crois ma joie être certaine,
Et être au haut de mon désiré heur,
Il me remet en mon premier malheur.

Yaşıyorum, ölüyorum; tutuşuyorum ve boğuluyorum ;
Hayat bana hem çok kolay hem çok ağır geliyor.
Çok büyük sıkıntılarım var, sevinçle karışıyor;
Soğuğa dayanıyorken sıcaktan bunalıyorum.

Birden beni gülme ve ağlama tutuyor,
Ve zevk içindeyken bir çok yakınma beni üzüyor, dayanıyorum.
Birdenbire kuruyorum ve yeşeriyorum;
İyi huyum çekip gidiyor, ve bu bir zaman sürüyor.

Böylece aşk kararsız şekilde beni yönlendiriyor;
Daha çok acı çektiğimi düşündüğümde, düşünmeğe kalmıyor
Kendimi üzüntünün dışında buluyorum.

Sonra, sevincimden emin olduğuma inanmam
Ve arzu ettiğim mutluluğun üstünde olmam,
Beni ilk mutsuzluğuma yeniden bırakıyor.

Tercüme: Sunar Yazıcıoğlu

Bu eşsiz şiirinin ardından, Louise Labé’den daha detaylı bahsettiğimiz “Fransız Edebiyatı Kadın Yazarları” başlıklı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Victor Hugo – À une femme – 1831

Victor Hugo, © Liphart, Ernst Friedrich von

Enfant ! si j’étais roi, je donnerais l’empire,
Et mon char, et mon sceptre, et mon peuple à genoux
Et ma couronne d’or, et mes bains de porphyre,
Et mes flottes, à qui la mer ne peut suffire,
Pour un regard de vous !

Si j’étais Dieu, la terre et l’air avec les ondes,
Les anges, les démons courbés devant ma loi,
Et le profond chaos aux entrailles fécondes,
L’éternité, l’espace, et les cieux, et les mondes,
Pour un baiser de toi !

Eğer kral olsaydım.! Çiğneyerek tahtımı
Memleketin halkını dizlerine sererdim.
O kuvvetli hükmümle bütün tacı tahtımı
Bir tek bakışın için sana feda ederdim.

Eğer Allah olsaydım.! O heybetli, o derin
Kainatın, semanın, denizlerin, her yerin
İrademin önünde eğilen meleklerin
Sevgilim bir busene hepsi senindir derim

Tercüme: Tozan Alkan

Fransız edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Victor Hugo’nun aynı zamanda bir ressam olduğunu biliyor muydunuz?

Charles Baudelaire – La chevelure – 1861

Portrait of Charles Baudelaire, Gustave Courbet

Ô toison, moutonnant jusque sur l’encolure !
Ô boucles ! Ô parfum chargé de nonchaloir !
Extase ! Pour peupler ce soir l’alcôve obscure
Des souvenirs dormant dans cette chevelure,
Je la veux agiter dans l’air comme un mouchoir !

La langoureuse Asie et la brûlante Afrique,
Tout un monde lointain, absent, presque défunt,
Vit dans tes profondeurs, forêt aromatique !
Comme d’autres esprits voguent sur la musique,
Le mien, ô mon amour ! nage sur ton parfum.

J’irai là-bas où l’arbre et l’homme, pleins de sève,
Se pâment longuement sous l’ardeur des climats ;
Fortes tresses, soyez la houle qui m’enlève !
Tu contiens, mer d’ébène, un éblouissant rêve
De voiles, de rameurs, de flammes et de mâts :

Un port retentissant où mon âme peut boire
A grands flots le parfum, le son et la couleur ;
Où les vaisseaux, glissant dans l’or et dans la moire,
Ouvrent leurs vastes bras pour embrasser la gloire
D’un ciel pur où frémit l’éternelle chaleur.

Je plongerai ma tête amoureuse d’ivresse
Dans ce noir océan où l’autre est enfermé ;
Et mon esprit subtil que le roulis caresse
Saura vous retrouver, ô féconde paresse,
Infinis bercements du loisir embaumé !

Cheveux bleus, pavillon de ténèbres tendues,
Vous me rendez l’azur du ciel immense et rond ;
Sur les bords duvetés de vos mèches tordues
Je m’enivre ardemment des senteurs confondues
De l’huile de coco, du musc et du goudron.

Longtemps ! toujours ! ma main dans ta crinière lourde
Sèmera le rubis, la perle et le saphir,
Afin qu’à mon désir tu ne sois jamais sourde !
N’es-tu pas l’oasis où je rêve, et la gourde
Où je hume à longs traits le vin du souvenir ?

Ey omza düşen saç kıvrılıp ince ince!
Ey lüleler! Gevşeklik yüklü kokular ya da!
Ölürüm! Toplamaya başucumda sessizce
İçlerinde uyumuş anıları bu gece,
Sallasam o saçları mendil gibi havada!

Asya’sı hazla baygın, Afrika’sı kavuran
Bütün bir uzak dünya, ölmüş gibi, yok gibi,
Senin derinliğinde yaşar, kokulu orman!
Nasıl gönüller varsa müzikte gezip tozan
Senin kokunda yüzer benim gönlüm, sevgili.

Giderim, insanla ağacın, özsudan doygun,
Kızgın güneşte baygın yattığı iklime ben;
Sağlam örgüler, beni kaldıran dalga olun!
Sende abanoz deniz, göz kamaştıran, yoğun
Bir düş var alev dolu, yelken, kürekçi, seren:

Bir liman var yankılar içinde, ruhum içer
Orda sesi, kokuyu, ve rengi yığın yığın;
Altın, meneviş içre kayıp giden gemiler
Dev kollarını açar sarmaya birer birer
Saf göğü, titrediği bir sonsuz sıcaklığın.

Şu esrime tutkunu başımı gömeceğim
Ötekine kapanmış bu kapkara denize;
Dalgalarla salınan ince gönlümse benim
Kavuşacak böylece, ne doğurgan dinlenim!
Boş zamanın mis kokan salıntıları, size!

Karanlıklar bayrağı siz mavi saçlar, gergin,
Bana çepçevre göğü verenler, sonsuzu hep;
Örgünüzün ipeksi kıyılarında, bitkin
Bırakır beni Hindistan cevizinin, misk’in,
Katranın birbirine karışmış kokusu hep.

Uzun uzun! Her zaman! Elim senin o ağır
Yelene safir, inci, yakut eker art arda;
Gönlün isteklerime kalmasın diye sağır!
Düş kurduğum vaha değil misin, ağır ağır
Anılar şarabını içtiğim testi ya da?

Tercüme: Sait Maden

Sizler için en önemli Fransız şairlerin en bilinen Fransızca aşk şiirleri seçtik. Ancak aşkımı ifade etmek için bu şiirler bana yetmez diyorsanız daha önce hazırladığımız “Fransızca Aşk Sözleri” yazımıza da göz atabilirsiniz.

Son olarak, siz aşkınızı en çok hangi dilde ve hangi şiirle anlatmayı seviyorsunuz?

Kaynakça:

https://lesvoixdelapoesie.ca

https://www.poetica.fr

Baudelaire, Charles. Kötülük Çiçekleri. çev. Sait Maden. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.

Yazar Hakkında

Beyza Özdemir

Yorum yap

Paylaş
Bağlantıyı kopyala